Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, Habertürk’te gündemdeki konularla ilgili soruları yanıtlıyor.
Ateş’in konuşmasında öne çıkan satırlar şöyle:
Her şeyden önce seri toplantılar yapıldı, Bankalar Birliği olarak. Bu çerçevede sayın bakan, BDDK ve Merkez Bankası ile görüşüldü.
Türkiye Cumhuriyeti en yetkili ağızdan, Sayın Cumhurbaşkanı ile serbest piyasa ekonomi ve kambiyo rejimine tam tamına bağlı olduğunu söylemiş oldu.
Çok karmaşık bir ürün değil. Bu serbest bir opsiyon sunmak, bir avantaj vermek. Kime? Tasarruf mevduatı sahiplerine.
Düşüncem 3-6-12 aylar gibi vadelerde vatandaş parasını belli bir faizden, ister kamu ister özel hangi bankaya yatırırsa yatırsın vade sonunda arada bir fark olursa, ana para artı faizin üzerinde bir kur artışı olursa bu Hazine tarafından karşılanıyor.
Böyle yapılacağı bize teyit edildi.
Bir kurumlar tarafı var. İthalat yapacak olanlar, ihracatçılar var. Bu tür firmalar için TCMB bugünkü kurdan sadece faiz farkı gözeterek forward talep edebilecek.
Sıcak para spekülatör yok sistemde. Böyle bir hareket görmedik piyasada. Tasarruf mevduatı sahiplerinin sakinleşmesi onları rahatlatacaktır.
İkinci kesim kurumlar. Kurumların zorunlu ithalat ihtiyaçları var. Bir forward kur vererek, bir ay iki ay altı ay sonra ihtiyacın olacak dövizi bugünden alma. Bunu karşılayacak durum da var. 5 kez müdahale etti TCMB.
Bu kararlarla oynaklık stabilize olacak.
Bize iletilen bir miktar sınırlaması yok.
BES’e getirilen yüzde 5 ilave var. Batı bununla gelişti ve uzun vadeli fon ihtiyaçlarını bu ürünü ciddi kullanarak karşıladı.
Kurun aşağı inmesi, umuyoruz ki fiyat seviyelerinin aşağı inmesi, köpük geri alındığı zaman enflasyonu da olumlu etkileyeceği için döviz talebini de asgaride tutacaktır.
Stopaj gibi önemli bir yükü de üzerinizde alıyor. Şu an o en önemli zirve aşıldı. Bundan sonrası güvendir. Bu tür şeyi çok fazla kovansiyonel ürün gibi niteleyemeyiz ama piyasanın içinde mi içinde.
Şunu da unutmayalım. 2.5 -3 yılda pandemi döneminde dört büyük merkez bankası 25 trilyon dolar büyüdü yani para bastı.
Bu da dünyadaki tasarruf eylemini yüzde 4’lerden 12’lere çıkardı ve harcanabilir geliri çok artırdı. Bunun neticesinde emtia fiyatları, enerji fiyatları çok arttı.
Bütün dünyada enflasyonist bir baskı ama biz kendi içimizde oynaklığı önlemek ve enflasyon ve faiz düzeyini, kur düzeyiyle birlikte üçlü bir ayak olarak dengeli bir şekilde götürmek için çok alışılmış olmayan ama piyasanın içinde bir uygulamayla stabilizasyon sağlandı.
Kurumlara verilen forward garantileriyle onların talepleri de makul düzeye inecek. Kur seviyesi makule çekildiği gibi enflasyonu da makul düzeylere çeker.
Çok ciddi rakamlarla her yıl muhabir bankalarla iyi ilişkisi sayesinde sendikasyon diye bir pazar oluştu.
Dolayısıyla bu da Türkiye’ye özgü bir üründür. Hiçbir mali piyasada böyle bir sendikasyon piyasasına ben şahsen rastlamadım.
Bir ürün geldi bu dünyada yok, çalışır çalışmaz diye hüküm vermek doğru değil.
İstikrar herkesin yararına. Bankalar parayı faiz düşerken kazanır, yükselirken değil.
Türkiye’deki borçlanma oranı yanılmıyorsam yüzde 40’lar düzeyinde. Maastricht Kriteri, bunun üzerinde çıkma denilen yüzde 60. Burada yüzde 15-20 gibi bir yer olduğu görülür
Hanehalklarının borçluluğu göreceli olarak azdır. Bütçe açığı da iyi götürüldü. Hal böyle olunca da yönetilebilir bir durum görünüyor. Bugünkü makro göstergeler itibarıyla bu karşılanabilir durumda.
Sistem kredi faizlerine de muhakkak bir şekilde yansıyacak.
Hazine dövize endeksli TL mevduatın yükünü kaldırabilir.
Yastık altında hepimiz biliyoruz, milyarlarca dolar altın duruyor. Kimisi getirisine filan bakmadan kasasına koymaya çalışıyor. En emniyetli paranın duracağı yer bankadır.
Kanaatim şu, kurumsal tarafta Merkez Bankası’nın yapacağı açıklamayla birlikte telaş yok.
Bir yandan da hanehalkı ilkm satışlarıyla bunu gösterdi. Şimdi ürünü görecek. Spekülatif atak olmayacak, swap marketleri filan limitli olduğu dikkate alınırsa bu dövizin normalde artmaması beklenir.