Türkiye’de otomotiv üretimi 2021 yılında yüzde 2 azalarak 1 milyon 276 bin 140 adede düştü. Bu dönemde, otomotiv ihracatı 2020 yılına göre adet bazında yüzde 2 oranında arttı ve 937 bin 5 adet olarak gerçekleşti. Otomotiv sanayiini geçen yılki ihracatı dolar bazında ise yüzde 15 arttı ve 30 milyar dolar sınırına dayandı.
Otomotiv sektörünün 2021’deki performansını değerlendiren Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) Yönetim Kurulu Başkanı Haydar Yenigün, 2021 yılının OSD üyeleri açısında başarıyla geçirilen bir yıl olduğunu belirtti.
İhracat sonuçlarının sevindirici olduğuna değinen Yenigün, “İhracatta adet bazında az da olsa ufak bir artış var. İhracat tutarında da çok ciddi bir artış var. İhracatın kg başına değeri 10.62 dolar. Bu, bugüne kadarki en yüksek seviyesine ulaştı. Yeterli mi derseniz asla yeterli değil. Bunun 20 olması lazım. Daha da yukarı çıkarmak adına harıl harıl çalışıyoruz. Özellikle bağlantılı araçlar, elektrifikasyona sahip araçlar ve yüksek teknolojiye sahip ürünlerle bu rakamı yukarıya çıkarmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
Yenigün, geçen yıl otomotiv üretiminde Avrupa’da yüzde 4’lük bir azalma, dünyada ise yüzde 2’lik bir artış olduğunu açıklayarak, 2021’de dünya genelinde 10.3 milyon adet aracın çip krizi nedeniyle eksik üretildiğini bildirdi.
Geçen yıl sektörün yaptığı yatırımlardan da bahseden OSD Başkanı Yenigün, otomotiv sektörünün dönemsel dalgalanmalardan etkilenmediğini anlattı.
Otomotivin, uzun vadeli yatırım yapan bir sektör olduğunu söyleyen Yenigün, “2021 yılında, 658 milyon doların üzerinde bir yatırım yaptık. Bu yatırımların da en önemli kısmı 408 milyon dolarlık yeni model yatırımlarının durmamış olması. Kapasite artırım, modernizasyon vs. onları her zaman yapıyoruz, ama yeni model yatırımlarının sürüyor olması önümüzdeki süreç için çok değerli bir mesaj veriyor” dedi.
Yenigün, sektörün istihdam verilerine de değinerek, bu alanda 2020’ye göre ortaya çıkan farkın, Eylül ayında Türkiye fabrikasını kapatan Honda’dan kaynaklandığı belirtti.
Yenigün, “Ne kadar değerli insan kaynağına sahip olduğumuzu biliyoruz. Ve bu yüzden de yaşadığımız krizlerde artık istihdamın azalması diye bir şey söz konusu olmuyor. Tam tersine, istihdamın artışı da söz konusu. Honda’nın devreden çıkması bile sektörün istihdamdaki gelişimimizi etkilemiş durumda değil. Bu da çok çok değerli bir şey” diye konuştu.
Metal işçileri ile MESS’in anlaşmaya vardığı toplu iş sözleşmesi ile ilgili de konuşan OSD Başkanı Yenigün, “Bu sene ilk defa sendikanın talep ettiği rakamın yakınına gelen bir anlaşmaya imza attık. Biz ancak çalışanlarımızı mutlu ettiğimiz derecede iyi işler çıkartabilir ve rekorlara imza atabiliriz. Mutsuz çalışanlarla hiçbir şey yapamazsınız. Umarım enflasyon ileride bu kadar yüksek olmaz ve biz de bu kadar yüksek rakamlar telaffuz etmeyiz. Keşke normalde yüzde 27 artış verseydik de enflasyon sıfır olsa ve direkt çalışanların cebine girseydi. Eğer enflasyon düşmezse bu tür zamlar belli bir miktarda eriyebilir” dedi.
2022 öngörülerini de paylaşan Yenigün, önümüzdeki dönemde otomotiv üretiminin geçmiş yıllardan çok daha yükseğe çıkacağı tahmininde bulundu.
Yenigün, “Global pazar 2022 yılında geçtiğimiz yıla nazaran daha yüksek olacak diye bir öngörümüz var. Bunun Türkiye’ye yansıtılmış haline bakarsak, ihracatta 2021 yılından daha yüksek bir rakam öngörümüz var, üretimde ise yine benzer oranlarda bir artışa geliyoruz diye öngörüyoruz. Tabi bunlar öngörülerimiz, bahsettiğim sıkıntılarımız özellikle tedarikteki sıkıntılar buralarda belli rakamları değiştirebilir” dedi.
Öte yandan, 2022’de, çip krizinin ve tedarik zinciri yönetiminin gündemin üst sıralarında kalacağını da vurgulayan Yenigün, “Bu son iki yılda pişmiş tavuğun başına gelen otomotiv ve teknoloji şirketlerinin başına geldi. Tedarik sıkıntısı genel anlamda devam edecek. 6’ncı aydan sonra bir miktar iyimserliğimiz var. 2023’ün ilk çeyreği sonundan itibaren de hayatın normale dönebileceğini değerlendiriyoruz” dedi.
OSD Başkanı Yenigün, sektörün girdi maliyetlerindeki artışları da açıklayarak, araç fiyatlarındaki artışların nedeni olarak girdi maliyetlerini işaret etti.
Yenigün, “Araçların pahalılaşmasının nedeni girdi maliyetleri, vergi mevzuatı, doların ve euronun TL karşısındaki hareketliliği vs. birçok şey var. Bir araç yüzde 100 sacdan üretilmiyor, ancak yüzde 20’si sac dediğiniz zaman o yüzde 106 artışın yüzde 20 kadar etkisini görüyorsunuz ama diğerlerinde de var maalesef. Özellikle de yerli sac rakamında TL bazındaki artışa dikkat çekmek isterim” dedi.
Girdi maliyetlerinin bir diğer tarafının da enerji fiyatları olduğunu söyleyen Yenigün, “Devletin fiyat artışlarını yönetim şeklinde bir değişiklik oldu. Vatandaşı korumak için elektrik ve doğalgaz zamları daha yüksek bir oranda şirketlere yapıldı. Bu da esasında dolaylı olarak yine vatandaşa yansıyacak bir şeydi. Çünkü bizim girdilerimiz arttığı zaman maliyetlerimiz artıyor” dedi.
Yenigün, son dönemde ekonomide yaşanan gelişmelere de değinerek, “Bu süreç kullanıcılar, üreticiler, yatırımcılar açısından yönetilebilir bir süreç olmaktan artık çıktı. Sayın Bakan Nurettin Nebati’nin en son açıklamasında “TL’nin dolar ve euro karşısındaki hareketliliği artık sona erdi, bu iş bitmiştir” diye bir yorum yaptı. Buradan da 3-5 ay önce 8-9 liralarda seyreden euro ve doların artık 13.5 ve 15.5 lira seviyesinin devlet tarafından kabul edilir bir seviye olduğunu anlıyoruz. Bize de TL’nın bu seviyedeki değeri ile işimizi yönetmek düşüyor” şeklinde konuştu.
TL’deki gelişmelere bağlı olarak araç fiyatlarındaki değişime değinen Yenigün, “TL’nin değer kaybetmesi ile, enflasyonla, girdi maliyetlerindeki artışlarla biz neredeyse araç fiyatlarımızı ayda 2 defa artırdık. Ondan sonra dövizde bir geri gelme oldu. Bunun üzerine firmalar fiyatlarını bir miktar geri çektiler. Hepimiz konuşuyoruz “Bir araba bu kadar para olur mu?” diye. Maalesef oldu. Bunu kim alacak sorusu var. Ticaretin şekli bir miktar değişecek”dedi.
Fiyat artışlarına karşı tüketicinin kendini araç alarak koruduğundan bahseden Yenigün, “Bugün maalesef mala yatırdığınız para, mevcut ekonomik sistemden dolayı sizi korumaya aldı. Bugün neden bayilerde hiç araç yok? Tek nedeni tedarik sanayii mi? İnsanlar araç alıp kendi paralarını korumaya alıyorlar. Araç alması gereken insanların davranışları değişecek ancak pazara yeni müşteriler girecek diye düşünüyorum. Sistemin kendi içerisinde bir dengeye oturacağını, önümüzdeki dönemde yeni müşterilerin de otomotiv sektörüne gireceğini ve satışların belli bir seviyede oluşacağını düşünüyorum” diye konuştu.
ÖTV’deki son değişikliğe ilişkinde açıklamalarda bulunan Yenigün, “Baremlerle uğraşmak yerine otomotivin önünü açacak yepyeni bir düzenlemeyle memlekete çok çok daha fazla katkı sağlayabiliriz. Üretimdeki sıkıntılar ve ekonomik düzendeki sıkıntılar nedeniyle araç satışlarının nereye geldiğini biliyorsunuz. Bu durumda devlet vergi kazancı sağlayamıyor. Yapılan değişiklik mecburiyet nedeniyle yapılmış çok kısa vadeli bir düzenleme. Fiyatlarda yüzde 5-10 arasında bir azalma sağlayacak gibi gözüküyor” dedi.
İlave baremler nedeniyle varolan sistemin daha da çok kompleksleştiğini söyleyen Yenigün, “Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat hedefleri ve elektrifikasyon ile ilgili 2030-2035 ve 2040 yılı hedeflerine bakarak, otomotivin önünü açacak ve devlete de gelir sağlayacak bir sisteme geçmemiz lazım” önerisinde bulundu.
OSD Başkanı Haydar Yenigün, dövizdeki yükselişin ihracatçı açısından olumlu değil, tersine olumsuz bir gelişme olduğunu da vurguladı.
Yenigün, “İhracatçılar olarak değersiz TL’yi çok seviyoruz gibi son derece yanlış bir kanı var. İhracatçılar değerli doları severler ki yaptıkları kâr artsın diye. Bunun doğruluk payı yok ve bunu böyle düşünen de yanlış düşünüyor. Çünkü makroekonomik sistem denge üzerine kuruludur. Bir anda TL’nin değerini yüzde 50’ye varan şekilde değiştirdiğiniz zaman evet biz ihracat yapan şirketler bu işten operasyonel olmayan finansal kâr elde ediyoruz ama bir kerelik elde ediyoruz. Seneye çok daha zor bir hayatımız oluyor. Biz ihracatçılar olarak değerinde TL ve stabil, öngörülebilir bir makroekonomik sistemin çok değerli olduğunu düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.