Habertürk TV’de Ciner Medya Grubu Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya’nın sorularını yanıtlayan ekonomistler, Türkiye’nin mevcut ekonomik tablosu ışığında FED faiz kararlarını masaya yatırdı.
Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, ekonomist akademisyenler Prof. Dr. Hurşit Güneş, Prof. Dr. Ali Hepşen ve Prof. Dr. Oral Erdoğan’ın değerlendirmelerinden öne çıkan başlıklar şöyle:
“BENCE MERKEZ BANKASI YARIN FAİZ YÜKSELTMEZ”
DURMUŞ YILMAZ: Ben olsaydım, bu işleri ayakta tutabilmek için, insanları Türk Lirası’nda tutmak için, tasarruf sahibi ve yurttaşlarımızı kazançlarını sağlama alacak yüzde 2’lik reel faiz verir, ona göre faizimi ayarlardım. Son üç yılın ortalama büyümesi yüzde 3,2. Şu anda her defasında başladığımız noktanın gerisine düşünüyoruz. Yarın Merkez Benkası ne yapar sorusunun cevabı, son 3 aydır ortaya konulan ekonomik modelle ilgili olarak, ekonomi politikalarının makas değiştirdiğini dikkate aldığımızda faiz indiriminlerin mantıki olarak devam etmesi gerekiyor. Bu işin içsel tutarlığı var ise, söylenen sözlere inanılıyorsa faiz indirilmesi gerektiriyor. Bence yanlış bir politika. Yarın Merkez Bankası’nın ne yapacağı konusu her yönden mümkün olabilir. Yarın ne yapar konusunda kanaatim yok. Bence faiz yükseltemez, en fazla yapacağı şey pas geçer, orada durur.
“KÜÇÜK/ORTA OLASILIK OLARAK 1 PUANLIK İNDİRİM OLABİLİR”
PROF: DR. ORAL ERDOĞAN: Türkiye’nin ekonomik duruşu içerisinde son gelişmeleri de dikkate alarak pas geçme olasılığını düşünüyorum. Küçük orta olasılık olarak 1 puanlık faiz indirimi olabilir. Pas geçmeyi tercih edebilir diye düşünüyorum. Merkez Bankası bu anlamda önemli bir mesaj verecektir. Hazine ve Maliye Bakanlığı açısından yoğun bir görüşme yapıldığını biliyoruz. İş adamları ile görüşüldü, bunlar olumlu gelişmeler. Hem para politikası hem maliye tarafının uyumlu gitmesi gerekiyor.
“STAGFİLASYONLA KARŞI KARŞIYA KALACAĞIZ DİYE KAYGILIYIM”
PROF. DR. HURŞİT GÜNEŞ: 2011 yılından itibaren yıllık TÜFE artışı ve MB politika faizini görüyorsunuz. Aslında politika faizi enflasyon beklentisine göre ayarlanır. Son dönemde ilk defa bir makas açılmış. Bu makas Merkez Bankası politika faizi aşağıda, yıllık TÜFE yukarıda. Artık makas açılmıştır, giderek büyüyecektir. Negatif faiz büyüyerek gidecektir. Faiz arttırma jargonunu ortadan kaldıralım. Bu enflasyonu indirmek için faiz düşürme politikası. Uzun vadeli faiz iyiden iyiye yükselmiş. Cumhurbaşkanı ‘para bastıkça enflasyon düşecektir’ diyor. Böyle bir şey yok. Tüketici güveninin düşmesi demek, tüketim daralacak demektir, ikincisi bir süre devam ettiğinde yatırım duracak demektir. Hem tüketim, hem yatırım durduğu an itibaren 2022’de durgunluğa gireceğimizi söyleyebilirim. Stagfilasyonla karşı karşıya kalacağız diye bir kaygım var.
“SONUÇTA GLOBAL ÖLÇÜDE BİR ENFLASYON ORTAYA ÇIKTI”
PROF. DR. ALİ HEPŞEN: Beklenti Aralık ve sonraki dönemi için faiz azaltım sürecinin devamı noktasında. İngiltere’de enflasyon rakamları bugün açıklandı. ABD son 39 yılın en yüksek rakamında. Son 10 yıllık en yüksek verisi. Hem Meksika, hem Rusya, hem Endonezya’da bize muadil ülkelerin faiz kararlarının açıklanacağı bir hafta. Yeni varyantın etkileri, tedarik zincirlerini yeniden sıkıntıya sokabilir. Çin’de bazı limanlar kapalı durumda. Bunun yarattığı da etki vardır. Enerji fiyatları ve petroldaki artış son derece önemli. OPEC ülkelerinin arzı arttırmama kararı enerji fiyatlarının yükselmesine etki yaratıyor. Biden’in OPEC ülkelerine bir sitemi de vardı. Pandemi öncesinde de aynı şekilde şirket ve ülkelerin ana tedarikçi ülke olarak Çin’i konumlandırmaları. Sonuçta global ölçüde bir enflasyon ortaya çıktı.
“DÜNYADA ENFLASYON ORTAMINDA FAİZ İNDİREN TEK ÜLKE TÜRKİYE”
GÜNEŞ: Pandemi nedeniyle bir enflasyon yaşanıyor; çünkü tedarik zincirinde sıkıntılar yaşanıyor. Bu doğru; fakat Türkiye’deki enflasyonun temel nedeni mal tedarikinde sıkıntı değil. İki türlü nedeni var. Bir kur geçişkenliği, iki parasal genişlemeden dolayı enflasyon yaşanıyor. Türkiye’nin çeşitli dönemlerinde krizler olmuştur ama bunlar iradi krizler değil. İradi nedenlerden dolayı Türkiye’de enflasyon almış başını gidiyor. Daha makul düzeylerde tutulabilirdi. Şimdi TÜİK’in açıkladığı doğru olmayan rakam yüzde 21. Ama bu doğru değil. Peynir TÜİK’e göre 32 lira 89 kuruş. Yoğurt 8 lira 74 kuruş. Ben 17,5 liradan aldım. Margarinin kilo fiyatı 21,34, şeker 6 lira 90 kuruş. Bulgur 7 lira 39 kuruş gözüküyor. Ekmeğin kilosu 9 lira 9 kuruş. Tavuk eti kilosu 21 lira 60 kuruş gözüküyor, bunu bulabiliyorsunuz. Süt 7 lira 13 kuruş gözüküyor litresi. Yoğurdun kilosu 8 lira 74 kuruş nasıl olur? Bu teknik olarak mümkün değil. Dolayısıyla 21 çıkan enflasyon doğru değil. Dünyada enflasyon ortamda faiz indiren tek ülke Türkiye. Faizi indirmek diye bir konu yok parasal genişleme var.
“ENFLASYONUN ANA NEDENİ UYGULADIĞIMIZ POLİTİKA TERCİHİ”
YILMAZ: Bir arkadaşımızın yaptığı çalışmaya göre 152 gelimekte olan ülke verisini incelemiş. Cari açık veren ülkelerin ortalama enflasyonu yüzde 6.4, fazla veren ülkelerinh yüzde 8.7. Cari fazla veren ülkelerde ortalama enflasyon daha yüksek. Dünyada enflasyon yükselme trendine girdi. Pandemi var, inkar edemeyiz. Bütün dünyanın karşı karşıya olduğu sorun. Şu anda bizim karşılaştığımız enflasyon sorunu önemli ölçüde bizim politika tercihimizden kaynaklanıyor. Biz adeta enflasyonu izliyoruz. Japonların bir dönem tercihi enflasyonu yükseltmekti. Biz de zımni olarak enflasyonu arttırma tercihimiz var. Sorun budur. Yeni yapılan akademik çalışmaya göre kurdan fiyatlara değişkenlik miktar olarak artıyor, zaman olarak azalıyor. Bizim şu andaki enflasyonumuzun ana nedeni uyguladığımız politika tercihinden kaynaklanıyor. Şu anda Merkez Bankalarının resesyonla mücadeleri çok yüksek. Onların enflasyonu durdurmaları bizden çok daha kolay olacaktır. FED bugün bence sözlü yönlendirme yapacak. Herhangi bir eylemde bulunmayacak ve toplum bunu satın alacak. Burada en önemli husus Merkez Bankası’nın kredilebilitesi ve onun yaptığı yönlendirme. Amerika parasal genişlemeye son vermesinin zamanlamasını tartışıyor. Kendi ülkesinde sıfır riskli satın almak varken, neden riskli ülkelere yatırım yapsın. Bankacılık sistemdeki mevduatın yerleşiklerin dövizle olan ilişkilerini dikkate almıyorlar. Bizim riskimiz de burada. Yerlinin elinde TL var. Paranın sürekli itibar kaybettiği ortamda insanlar elbette kendilerini koruyacaktır. İnsanları ayıplamamızın, kınamamızın da bir anlamı yok.
ERDOĞAN: ABD Merkez Bankası büyük olasılıkla mesaj verecek. Bu sefer faizi daha önde arttırmaya yönelik olacağı anlaşılıyor. Biz normal olarak bir çok şeye dokunmasaydık, ABD’de faiz arttırım süreci hızlandıracak konusu sert bir şekilde küresel anlamda vurursa, ciddi bir likitide kaygısı yaratabiliyor, bazı ülkelerde beklenmedik streslere yol açabiliyor. ABD’nin faiz arttırma sürecinde belki etkilenmeyebiliriz veya çok az etkilenibiliriz diye düşünüyorum.
YILMAZ: Gram altın açısından da baksak ons fiyatına da baksak altının yükselmesinin en önemli nedeni dünyadaki enflasyon. Enflasyon yükseldiğine göre altındaki yükselişin başlaması, sürmesi beklenin bir şey. Burada bir sürpriz yok. Şu anda altın önemli bir değer saklama aracı. Dünyada ve ülkemizde enflasyon yükseliyor. Altın talebini kolaylaştıran işlerden önemlisi de kredi genişlemesi. Önümüzdeki dönemde, kısa vadeli seçim kazanmaya yönelik tedbirler, artan enflasyon ortamında yurttaşlarımızı altına yönlendirebilir ve bu son derece tehlikeli bir durum. Siyasetçilerin herhangi bir şey söylerken bin düşünüp, bir söylemeleri gerekir. ‘Yastık altında altın varsa götür’ deniliyor. İnsanlar şunu söylüyor, ‘bankamla ilişkim ne olsun’. Biz de ‘olduğunuz yerde durun’ diyoruz. İnsanlara zarar da verebiliriz ilerleyen günlerde. Kredi genişlemesi şu anda tasarruf eğilimi olsa bile, tasarruf imkanı olmayan, harcama kabiliyeti yüksek. Tasarruf eğilimi yüksek olan bu kredi giderse bu dövize, altına yönelir. Tamamen tersi durumla karşılaşabiliriz. 2018 yılında bunu fiilen yaşadık ve altın ithal ettik.
HEPŞEN: Biz birbirimize ev satıyor olsak kredili işlem anlamında. Çok benzerini 2016’nın sonbaharında gördük. Kefalet kredilendirme sürecinde KOBİ’lere yeni yatırımlara yönlendirmeleri noktasında imkan sağlanmıştı. 1 yıl sonra o dönemdi Maliye Bakanı, ‘Biz krediyi verdik ama pekçok kısmı döviz hesaplarına ya da TL mevdatlarına geri döndü’ dedi. O yüzden gerçekten ihtiyaç duyulan alana doğru gözetimli verilmesini önemli buluyorum. Tüzel kişi bu krediyi kullanıyorsa, kapasite arttırımında kullanılıyor olması gerekiyor.
“DÜNYA VE TÜRKİYE’DE PARASAL BÜYÜKLÜKTE ENFLASYON YAŞANDI”
ERDOĞAN: Amerika’da da eleştiriler konu oldu. FED’in enflasyonun yükseliş seyrinin geçici olabileceği ifade edildikten sonra çok da geçici olmayacağı FED’in hanesine yazıldı. FED’in geçmişten de tecrübesi var. Tüm dünyada ve Türkiye’de parasal büyüklükte bir enflasyon yaşandı. Yumuşak bir mesaj verileceğini düşünüyorum. Altında belli bir oranda portföyde yeri olmalıdır. Türkiye’de istenen geçmişteki sıcak para politikasına, sıcak dövize dayalı, cari açığı verelim, ama nasıl olsa ileride kriz mi yaşayacağız girdabından kurtulma amacında. Muhtemelen Türkiye’de yatırımcı açısından, dövizdeki şok yükselme dönemi önümüzdeki kısa sürede ters dolarizasyona geçebilirse. Ben bunun yapılabileceğine inanıyorum. Dövize uzun vadeli baktığımızda trendin kırılacağı bir dönemi bekliyoruz. Biz ekonomide düşük faiz olsun istiyoruz.
GÜNEŞ: Dünyanın gelişmiş ülkelerinde istersen döviz tevdiat, istersen mevduat hesabı uzun yıllar toplumun iktidara güvenmemesi, yüksek enflasyona karşı dövizi koruyucu olarak görmesinden kaynaklanıyor. Dövize müdahale ederseniz, mesela döviz yasak dediniz diyelim, dolayısıyla altına hücum olur. Buradaki sıkıntıyı Türkiye’nin çözmesi lazım. TL mevduat azalması var, çok normal. Ama dövizde de azalma var. Bu azalmanın iki kaynaklı olduğunu düşünüyorum, bir tanesi kasaya çekme var, bir tanesi yurt dışına gitmesi var. Kasaya çekilmesi çok sıkıntılı. Bankalarda 250-260 milyar dolar tevdiat hesabı var. Bu dövizin bir kısmı Merkez Bankası’nda rezerv olarak durur. Biraz fazla talep olsa karşılayamazlar. Bankalar bunu kredi olarak tahsis etmiş durumda. Döviz kasaya çekliyorsa bu iyi bir şey değil. Literatürde Merkez Bankası’na biz para otoritesi diyoruz. Ben açıkçası Türkiye’de bizim para otoritemizin artık vasıflarını hafif aşındırdığını düşünüyorum. O nedenle sürekli döviz alma devam ediyor. Sisteme güvenmiyor. Halbuki bir sorun yok. Türkiye’de bankaların sermaye yeterlilik oranları yüksek aslında. Bir güven sorunu, bir öngörememezlik var. Kur geçişkenliği çok önemli bir konu. Kurdaki yüzde 10’luk bir değişiklik enflasyona ne kadar etki yapıyor? Biz buna kur değişkenliği diyoruz. Her ülkede yok. Mesela İngiliz sterlini dolar karşısında değer kaybetti diye enflasyon olmaz. Türkiye’de insanlar uzun yıllar enflasyon yaşadığı için ve enflasyona paralel dövizin gittiği için.
FED KARARINA YAPILAN DEĞERLENDİRMELER
YILMAZ: Bir önceki toplantı tutanakları okuduğumuzda bunun böyle olacağını bilir. Beklenen oldu. Bence önemli olan metinde ne söyleniyor?
HEPŞEN: Halkın sağlık durumu, enflasyon beklentileri, finansal ve uluslararası gelişmeleri dikkate alarak takip edeceğiz deniyor FED kararında. Maksimum istihdam, işgücü sağlama, ana beklenti olmak üzere 0-0.25 arasında tutulması deniyor.
GÜNEŞ: Amerikan Merkez Bankası yetkililerinin üç oran artışını önümüzdeki yıl tahmin ettikleri söylüyor şu WSJ’ye düşen bir haber. Varsayalım Türkiye enflasyonist politikadan vazgeçti. Yapmaları gereken bu konjonktürdeki faizde 2022’deki faiz artışı biraz farklı olur. Bir ölçüde bir miktar arttırabilir.
YILMAZ: ABD’de parasal sıkılaştırmaya gitmesi, onu takiben bir müddet sonra faiz oranları arttırması Türkiye için negatiftir. İçeride şu an ne kadar yabancı var? Yabancının Türkiye’deki borsadan, Hazine kağıdı piyasası, bankacılıkta parası sıfırlanmadı ama azaldı. Velev ki, işler Türkiye’de iyi gitse de gelmeyi düşünenler bile gelmeyecektir. ABD para politikası sıkılaştırıyor, bir müddet sonra faizler artmaya başlayacak, bize gelmeyi düşünenler gelmeyecek, var olanlar da çıkacak.
“HÜKÜMETİN HEDEFİ DOĞRU, KULLANDIĞI ARAÇ YANLIŞ”
HEPŞEN: Şirketlerin şöyle bir açmazı var. Hem alacaklarını doğru zamanda tahsil edememek, hem yanlış yatırım politikaları iflasa gitme diye karşımıza çıkıyor. Şirketler alacaklarını geç tahsil etme ya da stoklarını eritemediği için kredi kullanımına yönelirler.
YILMAZ: Şu anda ekonominin temeli ne? Sizin müdahale ettiğiniz ekonomi politikası var. O politikanın temeli TL’yi rekabetçi kur yaparak, ihracatı arttırmak. Şunun söylenmesi lazım bizenflasyonda mücadelede kararlıyız, ulusal namusumuz olan Türk Lirası’nı koruyacağız. Bütün ekonomik politikanın varacağı nokta elbette ekonomik büyüme. Hükümetin bu kurdaki hedefi doğru ama hedefe gitmek için kullandığı araç yanlış. Amacınız piyasada yatırım yapabilme imkanı arttırmak, yatırım maliyetini düşürmek. Fakat sizin faiziniz maalesef yukarı doğru gidiyor. Hükümetin hedefi doğru ancak oraya gitmek için kullandığı araçlar doğru değil. ABD’de, Japonya’da faiz eksik, bizim faizimiz neden yüksek? Bu soru doğru ama eksik soru. Faizin konuşulduğu yerde enflasyondan bahsedilmiyorsa bu konuşmanın bir yüzü eksiktir. Acizane görüşüm bu politikadan vaz geçilmeli, ancak şu an gemiler yakıldı buradan geri dönüş yok.
ERDOĞAN: Türkiye şu anda şok bir durum yaşıyor gibi. Türkiye açısından bakıldığında çok ciddi bir döviz hesabımız var. TL’den çok insanlar dövize yönelmiş durumda. Biz doğrudan kredi faizlerini indirici bir anlayış olsa tercih edilmesi gerekebilir diye düşünüyoruz. Ucuz TL’yi çeşitli alanlarda verince onun hızla dövize, borsaya dönmesi olarak görüyoruz. Biz bu dönemde önemli bir artıyı yakaladık diyelim. Dövizin yüksekliği aşamasında bunu sürdürebilir hale getirmemiz gerekir. İhracat yapmayı sürdürebilmemiz gerekir. Pazarda bir payı kapma fırsatı yakaladık, onu sürdürme fırsatını da yakalamamız gerekiyor. Küresel anlamda parasal büyüklük, pandemi ortamında hızla büyütüldü. Şu ihracatta tam kapasite çalışılıyor. İthalatta gerileme sözkonusu. Şirketlerin şu anda çok tedbirli gitmesi gerektiğine inanıyorum.
GÜNEŞ: Türkiye’nin verileri 2018 itibariyle çok hızlı bozulmaya başladı. Türkiye’de yanlış para politikasını düzeltmenin siyasi mekanizmasının ortadan kalktığını düşünüyorum. Maliye ve Hazine Bakanı eğer bir konunun yanlış olduğunu düşünüyorsa onu rahatlıkla eleştirebilir. Seçilmiş kişi eleştirebilir, atanmış kişi ‘hayır bu yanlış’ diyemez. Mevcut siyasal sistemde önemli bir değişiklik yapılması gerekiyor.